Kul Hakkı Yenmemeli

Kul hakkı yemek, iyi ve faydalı işler yapmamızın, Allah’a karşı sevgi, bağlılık ve samimiyet içerisinde olmamızın önündeki en büyük engeldir.

Çünkü kul hakkı yemenin maneviyatımız üzerinde çok olumsuz etkisi vardır. Rabbimizin huzurunda huşu içerisinde dua edebilmemiz için önce insanların bize geçen emeklerini, haklarını korumamız, karşılığını vermemiz ve bu konuda çok dikkatli olmamız gerekiyor.

Müslüman ya da gayrimüslim birinin hakkını vermemişsek, maddi ya da manevi zarar vermişsek, onların üzülmelerine neden olmuşsak, Rabbimiz ile tam bir iletişim kuramayız.

Üzerimizde Rabbimizin hoşnut olmadığı bir durum, kul hakkı varken manevi dilekçelerimizi sunmak için Rabbimizin huzuruna nasıl çıkarız? Ellerimizi açıp utanmadan, sıkılmadan nasıl yardım isteriz?

Böyle bir durumda dualarımızın kabul olmasını mümkün kılacak şartlara sahip değilizdir. Ayrıca Allah’a inancımızın gerekleri olan ihlas ve samimiyeti de yerine getiremeyiz.

Rabbimizin şiddetle yasakladığı kul hakkı yemek sadece birilerinin malına zarar vermek veya haksız kazanç elde etmek değildir.

İnsanların canına, haysiyetine veya namusuna zarar vermek, rahatsız etmek, başkalarının içinde rezil ederek haysiyetleriyle oynamak, onlara zulmetmek çok büyük kul hakkıdır ve Allah katında cezası vardır.

Kul Hakkı
Kul Hakkı

Bu yüzden yaşamımız boyunca insanlarla olan ilişkilerimizde hak ve hukuka uymalıyız.

Kul hakkı konusunda Rabbimiz katında af yoktur. Kul hakkının affı, kul ile kul arasındadır. Hakkına girdiğimiz kul bizi affedip hakkını helal etmezse Allah hiçbir şekilde affetmez. Bu, dünyada da ahirette de karşımıza çıkar.

“Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin, dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki, dünya rüsvâlığı, âhirettekinin yanında pek hafif kalır.” (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319)

Veda hutbesinde peygamberimizin bu konuşmayı yapması, bizler açısından kul hakkına uygun davranmanın ve helalleşmenin ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Dinimizde iki çeşit hak vardır. Birincisi Allah hakkı, ikincisi kul hakkı. Allah’ın emrettiklerine uyup yasakladıklarından kaçınmak, Rabbimize olan görevlerimizdir. Bu konularda hata yapıp sonradan tövbe ettiğimizde Rabbimiz bizi rahmetiyle ve engin merhametiyle affeder.

“Ancak tövbe edenler, kendilerini düzeltenler ve gerçeği açıkça ifade edenler bunun dışındadır. İşte bunların tövbesini kabul edeceğim. Doğrusu ben tövbeleri kabul eden ve rahmeti bol olanım.” (2/Bakara Suresi, 160. Ayet)

Fakat kul hakkı söz konusu olduğunda böyle bir af söz konusu değildir. Bir insana maddi veya manevi yönden zarar verdiğimizde, bu kul ile kul arasında olan bir hukuktur ki Allah, zarar gören kişi helal etmedikçe bu haktan doğan günahlarımızı affetmez.

Bu yüzden üzerimizde kul hakkı olduğunu düşünüyorsak, zaman geçirmeden hakkını yediğimiz kişi veya kişilerle helalleşmeli ve bu konuda ne yapmak gerekiyorsa yapmalıyız. Şayet hakkı üzerimizde olan kişi ölmüşse vârisi ile helalleşmeliyiz veya ona ulaşma şansımız yoksa, hesap günü hakkını helal etmesi umuduyla onun sevabına niyet ederek fakirler için hayırlı, güzel işler yapmalıyız. Sonrasında da Allah’a tövbe edip pişmanlığımızı dile getirmeliyiz ve bir daha kul hakkı yememeye dikkat etmeliyiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir