Anne baba hakkı nedir? Anne babanın evlatları üzerindeki hakları nelerdir?
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak ana kapılarından birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık senin arzuna kalmış!” (Tirmizî, Birr, 3)
İslam dinimiz koyduğu hükümlerle anne-baba ve evlatların birbirleri üzerindeki sorumluluklarını belirlemiştir. Buna göre her birinin diğerine karşı hakları vardır ve her biri kendi üzerine düşen görevleri yerine getirmekle sorumludur. Anne ve baba evladına karşı, evlat da anne ve babasına karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir. Anne ve baba evladına karşı zulüm ve haksızlık ederse hesap gününde sorumlu tutulacaktır ve airette kaybedenlerden olacaktır. Evlat da anne ve babasına asi ve isyankar olursa yine hesap gününde sorumlu tutulacaktır ve böyle bir durum Allah’ın azabının en büyük nedenlerinden biridir. Bu yazımda anne ve babanın evlat üzerindeki haklarını, evladın anne ve babasına karşı sorumluluklarını ele aldım. Evlatların anne ve babaları üzerindeki haklarını da başka bir yazımda detaylı olarak ele alacağım.
İslam dinimize göre anne ve baba cennetin iki kapısıdır. Anne ve babaya karşı vazifelerini yerine getirmek müminler için cennete girmenin çok önemli şartlarından biridir. Anne ve babalık ise çok büyük bir makamdır. Rabbim hepimize bu makama layık olan anne ve babalardan olmayı nasip etsin.
Allah’a kulluktan sonra en büyük görevimiz anne ve babaya iyilik yapmak ve iyilikle muamele etmektir. Allah kelamı olan Kuran-ı Kerim ayetlerine ve Peygamber Efendimiz’in(s.a.v) hadislerine baktığımız zaman anne ve baba hakları konusundaki hükümlerin başka hiçbir açıklamaya ve yoruma yer bırakmayacak şekilde çok açık ve net bir şekilde ele alındığını görürüz. Anne ve babaya iyi davranmak Rabbimizin kesin bir emirdir ve Allah’a iman etmekten sonra gelen en önemli vazifedir.
“Eğer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dünyada iyi davran; yüzünü ve özünü bana çevirenlerin yolunu izle. Sonunda dönüşünüz yalnız banadır. O zaman yapıp ettiklerinizin sonucunu size bildireceğim.” (Lokmân Suresi, 15)
Allah’a şirk koşmak büyük bir zulümdür ve en büyük günahlardan biridir.
“Lokmân oğluna öğüt verirken ona şöyle dedi: “Sevgili oğlum! Allah’a ortak koşma; çünkü O’na ortak koşmak kesinlikle çok büyük bir zulümdür.” (Lokman, 13)
Rabbimiz böylesine büyük bir günaha evladını zorlayan anne ve babaya uymamayı ancak bu halde bile yine onlara güzel davranmayı emretmiştir. Demek ki anne ve babasından zulüm gören evlatların da herşeye rağmen onlara iyilikle muamele etmesi gerekiyor.
“Resulullah’ın (s.a.v) zamanında, müşrik olan annem hasret gidermeyi arzulayarak beni ziyarete geldi. Ben de Resulullah’a (s.a.v) ‘Ona iyilik edeyim mi?’ diye sordum. Resulullah (s.a.v) ‘Evet’ buyurdu.” (Buhari)
“Biz insana anne babasıyla ilgili öğütler verdik. Annesi, güçten kuvvetten düşerek onu karnında taşımıştır; çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bunun için (ey insan), hem bana hem anne babana minnet duymalısın; sonunda dönüş yalnız banadır.” (Lokmân Suresi, 14)
Allah’ın rızasını kazanabilmek anne ve babayı razı etmeye bağlıdır. Anne ve babasını öfkelendirenler ise Allah’ın öfkesine sebep olurlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.” (Tirmizî, Birr, 3)
Anne baba hakkı kul hakları içinde en önemli olanıdır ve Allah’ın hakkından sonra en büyük hak anne baba hakkıdır. Başka hiçbir hak anne baba hakkı gibi değildir.
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster” diyerek dua et.” (İsra Suresi, 23-24)
Gördüğümüz gibi Rabbimiz müminlere yalnız kendisine kulluk etmelerini emrettiği aynı ayeti kerimenin hemen devamında anne ve babaya iyiliği de emrediyor. İşte anne babaya iyi davranmak, iyilik ve ihsanda bulunmak bu denli önemlidir ve onlara iyi davranmak Rabbimizin bizlere kesin bir emridir, biz müminler üzerine farz olan bir görevdir. Bu görevlerimzin bilincinde olmalı ve en güzel şekilde yerine getirmeliyiz.
Abdurrahman b. Ebû Bekre, babasının şöyle anlattığını naklediyor: “Resûlullah (s.a.v), “Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?” diye üç kez sordu. Bunun üzerine biz, “Evet, ey Allah”ın Resûlü.” diye cevap verdik. Bunun üzerine, “Allah”a ortak koşmak ve anne babaya isyan etmek ve eziyet etmektir.” buyurdu.” (Buhârî, Edeb, 6)
Allah anne ve babaya böylesine büyük haklar vermiştir ancak anne ve baba kendilerine verilmiş olan bu hakları dayanak yaparak, anne ve babalık yetkilerini evlatları üzerinde dilediği gibi kullanarak evlatlarına haksızlık ve zulüm yapma hakkına sahip değillerdir. Yaptıkları takdirde Allah’ın indinde kaybedenlerden olurlar. Bir evlat anne ve babasından haksızlık ve zulüm görüyorsa bu haksızlıklara karşı onları uygun ve güzel bir dille uyarması gerekir. Buna rağmen onlar yaptıkları haksızlıkta ısrar ediyorlarsa, onların gönüllerini kırmamak adına evladın susması dinimize daha uygundur. Şayet evlat anne ve babasının kötü muamelesini hak edecek davranışlarda bulunmuyorsa kendisine yapılan bu muameleyi dert etmemelidir. Çünkü Allah El Basirdir; her an herkesin ne yaptığını en ince ayrıntısına kadar görmektedir ve El Alim’dir kalplerdeki niyetleri dahi bilmektedir. Önemli olan Rabbimizin rızasını kazanmaktır. O’nun rızasını kazanmanın en önemli yolu ise anne ve babaya asi ve isyankar olmamaktır.
Anne ve babamıza karşı her durumda saygımızı korumalıyız ve onlara karşı güzel bir lisanla ve yumuşak ses tonuyla konuşmalıyız.
Meryem suresinde Hz.İbrahim’in müşrik olan babası ile diyaloğunu aktaran ayeti kerimeler, anne ve babayla konuşurken evladın saygılı bir şekilde konuşması ve güzel bir hitap şekliyle hitap etmesi gerektiğini göstermesi bakımından müminlere örnek teşkil eder. Hz.İbrahim babasına karşı “Babacığım!” diye hitap eder ve yine kendisini taşlatmakla tehdit eden babasına “Esen kal! Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lutufkârdır.” diyerek güzel bir lisanla karşılık verir.
Evlatların anne ve babaya karşı görevleri
Anne ve babanın maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarını karşılamaya gayret göstermek, huzur ve sükunet içinde yaşamaları için elinden geleni yapmak, onları incitmemek için her sözü itina ile söylemeye azami derecede önem vermek, saygıyla hitap etmek, güzel sözler söylemek, güzel davranmak, yapılan her iyiliği usanmadan yapmak, vazifeleri yerine getirirken içten ve samimi olmaya gayret göstermek, onlardan aşırı fedakarlıklar beklememek, onların iyi olması için dua etmek, öldüklerinde onlar için Allah’tan bağışlanma dilemek, hayır ve hasenat yaparak sevabını bağışlamak evladın anne ve babasına karşı başlıca görevlerindendir.
Anne ve babamız için nasıl dua edebiliriz?
Anne ve babamız için dua ederken İsra suresi 24. Ayeti kerimeyi okuyarak dua etmek büyük önem arzeder.
﴾بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ﴿ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ي صَغ۪يراًۜ
Okunuşu: “..rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ.” (17/İsra, 24)
Anlamı: “Rabbim! ”Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!”
Anne ve babaya karşı merhametle muamele etmek ve onlara güzel davranmak için çok önemli bir dua terkibi:
1. El-Vedud: الودود esması, Ya Vedud: يَاودود şeklinde 100 kere okunacak.
Anlamı: Kullarını seven, rahmetine ve rızasına erdiren, sevilmeye layık olan, yarattıklarına karşılıksız iyilik ve ihsanda bulunan O’dur!
2. Er-Raûf: الرؤوف esması, Ya Raûf: رؤوف şeklinde 100 kere okunacak.
Anlamı: Kullarına karşı çok şefkatli ve çok merhametli olan O’dur!
3.) 7 kere okunacak ayet-i kerime:
﴾ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ﴿ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ
Okunuşu: “Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtiğâe mardâtillâh, vallâhu raûfun bil ibâd”. (2/Bakara, 207)
Anlamı: “İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendisini Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamıştır. Allah, kullarına çok şefkatlidir.”